15 Şubat 2015 Pazar

Uçurum


Biz neydik biliyor musun?

Bir uçurumduk, kıyısında ömür bulunan. Öyle bir uçurum ki orada ömür vermek ölüme ant içmekti bir bakıma. Atlayansa ben oldum sonsuzluk boşluğuna. Ellerinden kayıp düşüşümle her saniye, her metre daha fazla yakındım senin hayalinle geçecek bir ömre. Sen düşmedin, ben sana ne kadar yaklaştıysam, ne kadar güzel baksam da gözlerine, her santim düşüşümde şiirler de yazsam, benim yakınlığım kadar uzaktın. Düşerken hissedilen korku ve heyecandık biz. İkisini de yaşattın her sarılışında. Bir sevdanın içinde olması gereken ne varsa hissettim kokunda. Ama…

Ama yalnızca ben düştüm bu uçurumdan, bir ömrün hayaliyle. Ben saklandım mutlu hayallere gerçekleşirmişçesine. Ben seyrettim akşamüstlerinde kalbimin batışını denizlerin ardından. Öyle derine battı ki ömrüm, dirilmedi küllerinden. Atmadı bir daha eskisi gibi asla. Oysa…

Oysa uçurumdan düşen ben değil, biz olmalıydık. Yalnızlığı sevmediğimi bilirdin oysa ve de seni ne çok sevdiğimi… Oysa bir hayat düşlerdik geçmişin karanlığına inat. Yağmurun elleriyle okşanan bir yaşam sürerdik geceleri. Olmadı, düşmedin benim gibi.

Şimdilerde neyiz biliyor musun?

Geçmişte biriken his yığını ve geleceğe uzanan hissizlik. Belki de sensizlik evreninde bir hiç…  Bilmiyorum.

7 Şubat 2015 Cumartesi

Yol

  
   
       Bir yol düşünün, bunca zaman doğru sandığınız davranışlarınızı içeren, kalıplaşmış ve sıradanlaşmış tekrarlar barındıran, bir öncesi günün aynısını bir sonraki gün görebileceğiniz bir yol. İşte biz bu yola koyulduğumuz için sıkışıp kalıyoruz çoğu zaman. Nedendir bilinmez fakat değişiklikten, yeni birini tanımaktan, bir cigara yakmaktan ve hatta tebessüm etmekten dahi korkuyoruz. En kötüsü de başta söylediğim gibi bu yolun doğruluğuna inanıyoruz.
       Bir tebessüm yazısı yazacağım bugün size, bir bakış hikâyesi ve belki de yeni bir yolun haritasını çizeceğim gecenin ayazında üşüyen ellerimle. Bir yeşil bakış, uzun ince ve denize çıkan patikalar izleyecek ardını.
       Alışkanlıktan geçecek ilk patikamız bu uzun yolumuzda. Nedir bir davranışımızı bunca zaman devam ettirmemize neden olan dürtü? Gevşeklik mi, mantık mı bilinmez fakat bir fırtla bile başlatabildiğine göre hakim olamadığımız kesin J Her şey bir fırt aslında. İlk bakış, ilk konuşma, ilk yüzme deneyimimiz ve daha niceleri… Alışkanlıklarımız kimi zaman bir sigarayken kimi zaman bir kadın oluyor(Gerçi çok da farklı sayılmazlar ikisinin de fazlası öldürüyor J ). Fakat burada asıl önemli olan İkisinin de hayatımıza bir şeyler katması ve bizi kendine bağlaması. Zamanla ise bu bağlılığın artması ve alışkanlık haline dönmesi. Buradan ne sonuç çıkaracağımı inanın bende bilmiyorum fakat yazımın ilerleyen kısımlarında bir şeyler olmasından, yeni bir cigara yakıp düşünmenizden umutluyum J
       Sıradanlık sapağındayız şimdi de. Bu sapakta alışkanlıklarımızın ve davranışlarımızın zamanla sıradanlaşmasına şahit olacağız. Saklanış bir bakıma, hayatın tekdüzeliğinin ardında bir gölge, bu gölgeye doğacak güneşe inkar etmek ve sonu belli bir hayat seçimidir sıradanlık. Birilerinin aklımıza sokup durduğu zavallılık hali biraz da. Etrafımızdaki insanlar neyin doğru olduğunu biliyormuşçasına bizleri öğüt kurşununa diziyorlar. Gördüklerinden örnekler verip onların istediği yola girmemizi istiyorlar. Hayır arkadaşlar, doğru olan yol bildiğimiz yol değildir bazen. Bir önceki günün doğruluğunu ancak farklı bir gün geçirerek anlayabiliriz. Bizse hayat denen yumurtaya oturmuş ve bir tavuk gibi görevimizi yapıyoruz. Biraz isyan gerek böyle durumlarda ya da özgürlük bir bakıma J
       Korku ise özgürlüğü kırbaçlayan bir içgüdü ruhumuzda. Öyle bir his ki adım dahi attırmıyor insanlara, bir tebessümü çok gördürüyor, bazense sevmekten korkutuyor. Sahi insan sevmekten neden korkar ya da güleceği bir adımdan? Bilmiyorum. Fakat korku hakkında bildiğim bir şey varsa onun evrenin en etkili silahı olduğu gerçeği. Aksi takdirde güzellik yolunda atılabilecek bir adımdan insan neden korksun ki? Ne olursa olsun yine de korkutmamalı değişiklikler bizi, denemeli bir başka cigarayı gece yarısı, solumalı dumanını değişikliğin ya da geride kalan bir ömür enkazının. Ne kaybederiz ki?
       Doğru olanın kavşağındayız şimdi de. Doğru dediğimiz denenmeyeni deneyerek daha iyi olanı bulmak bir bakıma. Biz Ali, Mehmet, Ayşe veya bir başkası değiliz. Biz onlardan farklıyız. Belki de biz onların yanlış dediği yolda yürüyerek mutluluğa ulaşacağız. Ya da bir tecrübe edinip yolumuza devam edeceğiz. Her türlü kazanan biz olabilecekken sıkışıp kaldığımız o ince yolda devam ediyoruz. Hayır hayır hayır doğru olan bu değil…
       Değişiklik bizim çıkışımız arkadaşlar, süregelenin dışına çıkmak daha önce yapmadığımızı yapmak ve olgun bir insan olabilme yolunda atacağımız bir adım. O ince yolun hemen yanındaki yaylada koşmaktır değişiklik. Özgürlüğün ciğerlerimize dolması ve bir tutam özgüvendir. Bir sevgi yoludur değişiklik, bağımlılıktır. Eğer sıradanlaşacaksak değişiklik yolunda sıradanlaşmalı insan, bir kız sevilecekse farklılığıyla sevilmeli, bir yol gidilecekse o yolda koşulmalı. Biz bunu yapabilecek bireyleriz korkmayalım J