Bir yol düşünün,
bunca zaman doğru sandığınız davranışlarınızı içeren, kalıplaşmış ve
sıradanlaşmış tekrarlar barındıran, bir öncesi günün aynısını bir sonraki gün
görebileceğiniz bir yol. İşte biz bu yola koyulduğumuz için sıkışıp kalıyoruz
çoğu zaman. Nedendir bilinmez fakat değişiklikten, yeni birini tanımaktan, bir
cigara yakmaktan ve hatta tebessüm etmekten dahi korkuyoruz. En kötüsü de başta
söylediğim gibi bu yolun doğruluğuna inanıyoruz.
Bir tebessüm yazısı
yazacağım bugün size, bir bakış hikâyesi ve belki de yeni bir yolun haritasını
çizeceğim gecenin ayazında üşüyen ellerimle. Bir yeşil bakış, uzun ince ve
denize çıkan patikalar izleyecek ardını.
Alışkanlıktan
geçecek ilk patikamız bu uzun yolumuzda. Nedir bir davranışımızı bunca zaman devam
ettirmemize neden olan dürtü? Gevşeklik mi, mantık mı bilinmez fakat bir fırtla
bile başlatabildiğine göre hakim olamadığımız kesin J Her şey bir fırt aslında. İlk
bakış, ilk konuşma, ilk yüzme deneyimimiz ve daha niceleri… Alışkanlıklarımız
kimi zaman bir sigarayken kimi zaman bir kadın oluyor(Gerçi çok da farklı
sayılmazlar ikisinin de fazlası öldürüyor J
). Fakat burada asıl önemli olan İkisinin de hayatımıza bir şeyler katması ve
bizi kendine bağlaması. Zamanla ise bu bağlılığın artması ve alışkanlık haline
dönmesi. Buradan ne sonuç çıkaracağımı inanın bende bilmiyorum fakat yazımın
ilerleyen kısımlarında bir şeyler olmasından, yeni bir cigara yakıp
düşünmenizden umutluyum J
Sıradanlık
sapağındayız şimdi de. Bu sapakta alışkanlıklarımızın ve davranışlarımızın
zamanla sıradanlaşmasına şahit olacağız. Saklanış bir bakıma, hayatın
tekdüzeliğinin ardında bir gölge, bu gölgeye doğacak güneşe inkar etmek ve sonu
belli bir hayat seçimidir sıradanlık. Birilerinin aklımıza sokup durduğu
zavallılık hali biraz da. Etrafımızdaki insanlar neyin doğru olduğunu biliyormuşçasına
bizleri öğüt kurşununa diziyorlar. Gördüklerinden örnekler verip onların
istediği yola girmemizi istiyorlar. Hayır arkadaşlar, doğru olan yol bildiğimiz
yol değildir bazen. Bir önceki günün doğruluğunu ancak farklı bir gün geçirerek
anlayabiliriz. Bizse hayat denen yumurtaya oturmuş ve bir tavuk gibi görevimizi
yapıyoruz. Biraz isyan gerek böyle durumlarda ya da özgürlük bir bakıma J
Korku ise özgürlüğü
kırbaçlayan bir içgüdü ruhumuzda. Öyle bir his ki adım dahi attırmıyor
insanlara, bir tebessümü çok gördürüyor, bazense sevmekten korkutuyor. Sahi
insan sevmekten neden korkar ya da güleceği bir adımdan? Bilmiyorum. Fakat
korku hakkında bildiğim bir şey varsa onun evrenin en etkili silahı olduğu
gerçeği. Aksi takdirde güzellik yolunda atılabilecek bir adımdan insan neden
korksun ki? Ne olursa olsun yine de korkutmamalı değişiklikler bizi, denemeli
bir başka cigarayı gece yarısı, solumalı dumanını değişikliğin ya da geride
kalan bir ömür enkazının. Ne kaybederiz ki?
Doğru olanın
kavşağındayız şimdi de. Doğru dediğimiz denenmeyeni deneyerek daha iyi olanı
bulmak bir bakıma. Biz Ali, Mehmet, Ayşe veya bir başkası değiliz. Biz onlardan
farklıyız. Belki de biz onların yanlış dediği yolda yürüyerek mutluluğa
ulaşacağız. Ya da bir tecrübe edinip yolumuza devam edeceğiz. Her türlü kazanan
biz olabilecekken sıkışıp kaldığımız o ince yolda devam ediyoruz. Hayır hayır
hayır doğru olan bu değil…
Değişiklik bizim
çıkışımız arkadaşlar, süregelenin dışına çıkmak daha önce yapmadığımızı yapmak
ve olgun bir insan olabilme yolunda atacağımız bir adım. O ince yolun hemen
yanındaki yaylada koşmaktır değişiklik. Özgürlüğün ciğerlerimize dolması ve bir
tutam özgüvendir. Bir sevgi yoludur değişiklik, bağımlılıktır. Eğer
sıradanlaşacaksak değişiklik yolunda sıradanlaşmalı insan, bir kız sevilecekse
farklılığıyla sevilmeli, bir yol gidilecekse o yolda koşulmalı. Biz bunu
yapabilecek bireyleriz korkmayalım J