30 Nisan 2016 Cumartesi

Üç Deyince Sayın Okuyucu




üç deyince sayın okuyucu




-fonda ferdi tayfur var bu gece sayın okuyucu..

biraz Ferdi baba , biraz Asya , biraz İlyas , biraz gözyaşı olacağız bu gece..

mikrofonun yoktur bilirim sayın okuyucu o yüzden al eline saç fırçanı üç diyince bana sor diyoruz ferdi babanın efkarından hemen önce..

üç deyince Asya'nın gözyaşları oluyoruz , üç deyince İlyas oluyoruz ya da boş verin İlyas'ı siz en iyisi Cemşit olun.. biraz kaygılı , çokça korkulu..

üç deyince gözyaşı oluyoruz.

üç deyince hüzün oluyoruz.

üç deyince daldan kopan yaprağız.

üç deyince aşığız sayın okuyucu.

başlayın saymaya

birazdan yalnızlığı soracağız ferdi babamıza

uykusuz geceleri soracağız daldan ayrılan yaprağa

acıyı soracağız, hemen ardından emeği Asya'ya..

şimdi dur sayın okuyucu , kapat gözlerini.. Hayır hayır dişlerini sıkma öyle .

üçten sonrayı düşün hemen şimdi.

ağlayabilir misin sayın okuyucu ?

zor günler için sakladığın bir kaç damla gözyaşı var mı mendilinde ?




ya da boşver sayın okuyucu git ve uyu.

ben sizin yerinize ağlayacağım bugün , az önce hasbıhal ettim ferdi babayla..

sonu gelmez yolları sordum , yaşanmamış yılları ..

cevap yok sayın okuyucu şimdi git hemen uyu bu sebepten.

Asya'nın çamura bulanmış al yazmasını alıp geliyorum bende .

18 Nisan 2016 Pazartesi

9'uncu Senfoni


Şizofrenmişim ben
Olmayan insanlarım varmış
Herkesin var dedim
Benim yok dedi doktor
Doktor bugün
Gerçekleri söylemiş bana
Hazırmışım güya
Eğlenceli insandım ben
Yalnız da eğlenirdim
Gerek yoktu kalabalığa
Neyse
Oturur batak oynarız artık
Kendi insanlarım var benim
Ölüm var dedi doktor bugün
Cenaze arabasının ardından
Doktor çok şey biliyordu
Ben de mi ölecektim?
Ya ölmezsem
Kendi insanlarım da mı ölecek
Herkesin kendi insanları var bence
İnsan neydi ki?
Ben neydim?
Niyeydim
Dantenin cehenneminin neresiydim?
Kimin insanlarındandım
İnsanları mıydım?
Doktor bira içelim dedi
Bu doktor da fakir adamdı
Fakirlikten anlayan adamdım
Ben ısmarladım
Dertlendik
Fıstığa paramız yetmedi
Her insan biraz insandı
Ben söyledim doktor güldü
Alem adamdı şu doktor
İnsan dediğin doktor gibi olmalıydı
Zaten bi o kalmıştı
Cenaze arabasının ardından
Bir gün binecektim o arabaya
İnsanlarım ardımdan rakı içerdi
Doktora bira içersin dedim kızdı
Senin yüzünden fakiriz dedi haklıydı
Her insan biraz zengindi
Ben hiç
Sanırım
Belki
Bence ben doktorun şizofreniydim
Umarım bir gün ölürüm
Cenaze arabasının ardından
Bakan olamam
Ağlarım
İçmeye giderim
Biraz değil çok içerim
Toplayanım olmaz
Sanırım sevdiklerim
Hayallerimde güzeller
Ben akıllarda çirkin
Şizofrenmisim ben bugün
Ölmemişim ben bugün


16 Nisan 2016 Cumartesi

Yoklar Durağı


    Güneş büyürken yazıyorum çatıların arasından. Uyumadan yeni bir güne merhaba dediğim kaçıncı gün, bilmiyorum. Uyku tutmuyor artık gözlerimi, tutsa bile kaçıyor “O” gelince aklıma. Çünkü varım da yoğum da bir sevda olmuş. Sigaranın gömleğime sinmesi gibi ama daha farklı. Ruhuma sinmiş, kurtulamıyorum.

     Yakamoz belirdiğinde denizlerin üstünden, eskisi gibi görünmüyor yüreğime. Yıldızlara baktığımda gülmüyorlar bana. Çünkü artık yaşamıyor çiçeğim fanusumun içinde, hüzün çökmüş narin ellerine.

     Bir bir kayboluyoruz fincanımda eriyen şeker misali. Önce fotoğraflar siliniyor ardından numaralar… Sonra anlıyorum ki ruhum kayboluyor, anılar yok oluyor hatrımda, kokusu azalıyor, hislerim sıkışıyor kalbimin merkezinde, bir gün kararır elbet. Gittikçe sesi kısılıyor kulaklarımda, duyanı cehenneme sürükleyen bir ses bu. Kısıldıkça tırmanıyorum sevgisizlik cehenneminden. Ve öğreniyorum cehennemin bile sevilebileceğini. Ki elimde olsa cenneti yakardım sesi uğruna. Ama her şey gibi sesler de kayboluyor. Uzaklaşıyoruz bizden.


     Yoklaşıyoruz her gülüşümüzde. Oysa ben bir sana gülerdim en ücra sevgilerimde. Sahteleşiyor cümlelerimiz. İnsanlar tanıyoruz, yeni insanlar. Bir daha sevemeyeceğimiz… Her şey gibi sevgimizde yoklaşıyor. 

10 Nisan 2016 Pazar

Kalabalığa Karışmak Vakti

Bazı manzaralar huzur vermez efenim. Bazı sorular hayır demeniz için sorulmuş ve canım'la süslenmiştir evet'e meyyaliniz artsın diye. İskarpinleriniz eskimez sanır gözlerinizi koşturursunuz bir çift gözde. Çocuklar cıvıldaşsın diye ömrümüzde türlü muziplikler yapar tvden gelen "Bugün Müjgan güzel bile değildi"yle bozarsınız büyüyü. Bozarsınız çünkü gerçekten Müjgan'ı ve hikâyesini bilirsiniz. Bazen zamanınız olmuyor efenim bir şeyleri yaşamaya. Olana kafa yorup onu dert ediniyorsunuz. Sanıyorsunuz ki o dert çözülse meseleniz kalmayacak kavganızla. Muazzam bir emekle dert ettiğiniz Müjgan bir gün usulca döndüğünde mahallesine -hadi ama saklamayın- bozuluyorsunuz içten içe. Kederden geçemiyorsunuz efenim, hep mi uzaklar adresiniz? Hep mi saatiniz on dakika ileri. Sahi geç kalınca hatırlamıyor musunuz o ileriyi on dakikayı? Birgün bir hikâyenizin olacağına olan inancınız ne durumda ya da? İnanınız efenim. Olmayacak şey değil. İskarpinleriniz eskimezden  evvel çıplak ayak yürüyün ya da artık yetişemeyen olmayın. Saatlerinizi tam da olması gereken yere getirip karışın kalabalığa. Bu arada gözlerinizi martılara emanet etmeyin efenim sizden habersiz çok uzaklara götürebiliyorlar. :)

-Müzeyyen Sivriburun