29 Ekim 2016 Cumartesi

Kum Saati


   Bazen nereye gideceği belirli olmayan bir yolda yürüyorum gibi geliyor bana. Adımlarımı yüreğime attığım şiirlerle sayıyorum. Yusuf, Cemal, Nazım, dört,beş… Bazı zamanlar bedenimin üstüne duvar ören kasvet yerini ölüm hissine bırakıyor. Ölürken insanın hayatı gözlerinin önünden film şeridi gibi akıp geçer derler. Yaşamakla sınandığım bu hayatta gereğinden fazla nefes almışken bedenim, son nefesime bir ömrü sığdırma Allah’ım. Yürüdüğüm yolu helal et, yoruldum.

   Zulmünü çektiğim şu kalbin sesi diner mi son adımımla? Ölülerin kalbi atar mı yaşayanlar için? Yaşayana yaşam kıymetlidir, ölüm uzak. Ben hep uzağı sevdim. Sevda uzak, yollar da, kabir de. Dertlinin derdi ağır gelirse bedene, uyku da uzak.

   Uyuyamıyorum, aylardır uyuyamıyorum. Gözkapaklarım isyan eder derdime, ben üzülürüm. İsyan etmedimdi derdime, azalırım. Derdim büyük. Kum saati misali akıp düşerken boşluğa, ruhumdan giden bin parça. Artık sona çok yakla…

20 Ekim 2016 Perşembe

Minik


Yolu olmayanları düşündüm bugün,
Dünü bugününden farksız olmayanları,
Yağmurun yağmasına aldırmayanları…
Bir kaldırım taşı yetiyorken onlara
Bizi düşündüm
Sonra adaleti.
Ağladım yine ağlayamayanlar için.
Gözlerim dedim,
Görmesinler bir daha egzoza sarılan bir miniği
Görmesinler doymanın tarifini bilmeyeni.
Göz görmezse gönül katlanır derler,
Gönlüm dursun, göz görünce.

2 Ekim 2016 Pazar

Ölünün Zırvası


   Dargın bir sabah yine, gökyüzü maviye küs. Alarmımın sesine alışamadığım kaçıncı yıl belirsiz. Kahretsin! Hayata geç kalıyorum. Yüzümü yıkayamam ayna var. Ben ölüleri pek sevmem de. Karnıma birkaç lokma şiir gerek, memlekette kalmış mı ki bana kalsın. Sevdalı yanım yine aç. Acele et, acele et, kalabalık gerek. Yalnızlık ayıp bu devirde, yalnızlık acı, yalnızlık onursuz, yalnızlık en dip! Hemen çoğunluğa uymam gerek, insanlık yalnız değilmiş gibi. Bu arada insanlık demişken, kaç gram kaldı ondan?

   Yolum yol değil bugün, düşünmek küstahlık bilmez misiniz? Fikirlerin ayıplandığı ya da ayıplanmaya gerek bile duyulmayan tavırların sergilendiği o yer fıstığı kıvamında beyinlere ne demeli? Hadi bunları da geçtik diyelim toplumun en birinci manyaklarının paraya tapmalarına ne dersiniz? Onur mu yoksa tutsaklık mı bilemem ama ben zengin olsam zengin kalamazdım. Ki hayallerim bile fakir benim. Varsın gönlümüz zengin olsun.


   Uzak diyarlardan gelen gurbetçi bir şarkı gibi  gönlüm. Güzelliği “el” olmanın ötesinde fakat “el”in şarkısı olmaktan öteye geçemeyen bir şarkı. Sözlerinin anlaşılamamasına karşın hakkında edepli edepsiz yorumlar alan bir şarkı. Eeee yine de her şey gibi şarkıların da bir talibi var elbet. Mesela benim en güzel şarkılarım en bilinmeyenlerim. Güzellik bilinmeyendedir. Bilinmeyen bilinir olursa şayet kalmaz tadı, eski bayramlar gibi.