11 Kasım 2016 Cuma

Kaçış


   Hayatın sıkıldığınız karmaşıklığından ve sahte ilişkilerden uzaklaşıp kaçtığınızı hayal edin. Geride düşünecek hiçbir şey bırakmıyorsunuz. Çantanızda sadece sizi hayatta tutacak şeyler var ve aklınızda neresi olduğunu bilmediğiniz yerler... Rüzgâr nereye eserse oraya gideceksiniz, karşınıza nice güzellikler çıkacak. O yerlere giderken otostopunuza duracak yüzlerce yüz tanıyacaksınız, her biri ayrı hayat hikâyesi. Kendi hikâyenizden sıkılmamak için onlara anlattıracaksınız yaşamı. Yaşınızdan büyük dertler dinleyeceksiniz. Sonra bir an gelecek önünüzdeki yol bitecek, heyelan olacak, alacaksınız çantanızı yürüyeceksiniz rüzgâra. Dağlar tırmanacak, dereler geçeceksiniz. Dereler sizi onlarca şelale ile karşılayacak, selam vereceksiniz. Suyunuz bitecek dereye kanacaksınız. En sonunda aşılması öyle güç bir şelale çıkacak ki boyun eğip çadırınızı kuracaksınız. Bütün yorgunluğunuzu sularında yüzerek attığınız bir şelale. Sonrasında tek gereken gece ateşiniz için yakacak bir şeyler bulmak. Doğa o kadar cömert ki tüm kollarını size açmış, tırnaklarını sizin için kesmiş, her yeri siz yaşayın diye var. Saatler geçecek, gün göz kırpacak gitmeden evvel güzel yaprakların ardından. Sonrası karanlığa inat belirli belirsiz yanan bir ateş. Gökyüzüne bakacaksınız alevin azaldığı anlarda. Tüm galaksi, yıldızların her biri o gün sizin için belirecek evrende. Yıldızlar boşluğa kayacak, sırf siz güzel dilekler dileyin diye. Sonra ateş sönecek, gözkapaklarınız kapanacak. 
   
   Ertesi gün çadırınızın fermuarını açacaksınız hava ağustosun ortasında buz. Hemen karşınızda tüm görkemiyle kendi isminizi verdiğiniz şelale. Sabahın şaşkınlığında ayılmak için suyunun altına girecek, duş alacaksınız. Kurumadan havlunuz omzunuzdayken bir şeyler atıştıracaksınız titreyerek. Yediğiniz elma dünyanın en güzel elması olacak o vakit. Sonra tam evinizi omzunuza sırtlanıp rüzgâra yürüyecekken, o gidecek. Seni senle bırakacak, artık hayal kurmayı bırakabilirsiniz. Ölüm vakti.